Hiç sevmem birilerine yük olan insanları. Kendi ayaklarının üzerinde durmayıp, kendi potansiyelini kullanmayıp değnekle dolananları.
Ama kocasına, ama babasına, ama bi başkasına yaslananları...
Hele ki, hal böyleyken bir de kendilerine; güçlü kadınım, nelerin üstesinden geldim, demezler mi? Oysa ki hiç bir şeyin üstesinden gelemiyorsunuz, aksine herşeyin altında kalıyorsunuz.
Bir insanın başkasının mal varlığıyla ya da ismiyle yaratmaya çalıştığı güçlü kadın imajı hurafedir. Mesnetsiz bir kabiliyettir.
Güç, emektir. Fedakarlıktır. Kendini geliştirmek için verdiğin çabadır. Kendinden feragattır. Güç, zahmettir. Hazıra konarak, emeksiz yemekle; etrafa caka satmak, eşrafa ayıptır.
Yüzünüze duyulan saygı size değil, size imkan sağlayanlaradır. Üzerinize alındığınız itimat, size değil, sizin “ben güçlüyüm” sözünüze vesile olanlaradır.
Size vesile olanları, sizden çıkarttığımızda sizde kalan ne bir itibar, ne bir kuvvet... Geriye kalansa sadece benliğinizden ibaret.
Kocasının açtığı mağazayla, babasının ismiyle emeksiz bir yerlere geldiğini düşünenlerin, hayatlarına kendi elleriyle bir çivi çakmamış insanların ahkam kesip kendileriyle övünenlerin, kendilerini asil ve ulaşılmaz görenlerin benliklerinde hissettikleri duygu; özgüvenin değil egonun belirtileridir.
Sizin olmayan zenginliğinizle övünüp kuş bakışı baktığınız insanlar, küçümsediğiniz insanlar, kimseyi basamak yapmayan insanlardır. Kendileriyle var olan, kendileriyle yetinebilen ve dişiyle tırnağıyla hayatlarını idame ettirmekle kalmayıp, başka hayatlara da dokunan insanlardır. Güç, budur.
Size ait olmayan zenginlikle övünmeniz, sizin akıl fukaralığınızdandır.
Velhasıl; Ağaç çürür. İnsan ölür. Kendine yaslanan dik yürür.
Zeynep DÖNMEZ