Yaratılış gayemiz, bizleri yoktan var eden ve varlığından haberdar eden Allah Teala’yı tanımak ve O’na ibadet etmektir. Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’iyle ve Peygamber Efendimiz’le (S.A.V.) yol göstererek her konuda rehberlik etmiştir. Nasıl yaşamamız gerektiğini ve nelerle iştigal etmemiz gerektiğini ve neler giymemizi ve hangi şeyleri kullanmamız gerektiğini ve de hangi rızıkları tüketip yememiz gerektiğini bizlere beyan etmiştir. Elbette Allah Teala, bizlerin iyiliğini ve dünyada en güzel bir şekilde yaşamamızı ve ahirette de kendi rızasına uygun bir hesap vermek durumunda olduğumuzu bizlere bildirmektedir. Helal; dinen yapılması veya yenilip içilmesi yasaklanmayan ve serbest bırakılan şey demektir. Allah Teala, şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz ni’metleri (kendinize) haram kılmayın ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez. Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helal, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının.” (el-Maide, 5/87-88). Haram saygın bir şekilde yaratılan insanın onur ve şerefini zedeleyerek ayaklar altına alan ve kendisine zarar veren ve hüsrana uğratan çirkin davranışlardır. Helal, Allah Teala’nın rızasına uygun olan söz ve davranışlardır. Haram insanların ve Allah Teala’nın gazabına ve kınamasına neden olan davranışlardır ve tutumlardır.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) konumuzla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Helal de bellidir, haram da bellidir. İkisinin arasında bir takım şüpheli hususlar vardır ki, insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve haysiyetini korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş olur…” (Buhari, ”İman”, 39).
İlk insanın cennetten kovulmasına neden olan şeyin Allah Teala’nın koyduğu bir haramın işlenmesi olduğunu unutmamak gerektir. Bununla birlikte tekrar cennete girebilmenin de ancak helal ve haram çizgisinde kalarak yaşamayla mümkün olabileceği gerçeğini de hiç ama hiç hatırımızdan çıkarmamaktır. Helal kavramı, meşru, mübah ve caiz kelimeleriyle ifade edilmektedir. Haram dini bir kavramdır ve haramı belirleme yetkisi Allah’a ve Resülü’ne aittir. Bu konuda başka hiçbir kimsenin müdahelesi ve yetkisi yoktur. Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Dillerinizin yalan yere vasıflandırdığı şeyler hakkında “Şu helaldir ve şu haramdır” demeyiniz ki, Allah’a karşı yalan iftirada bulunmuş olursunuz. Şüphe yok ki, Allah’a (iftirada) karşı yalan da bulunanlar kurtuluşa ermezler.” (en-Nahl, 16/116). Yapılan hatalardan tövbe ve istiğfarla dönmek fazilettir. Hata yapanların en hayırlısı tövbe edip pişman olanlardır. Hatalardan pişman olup dönerek kalbimizi temizleyebilir ve şeref ve de saygınlığımızı tekrar kazanabiliriz. Allah Teala’nın yanında derece kazanma imkanına sahip olabiliriz. Unutmayalım ki, hatalarından dönüp tövbe edenler hiç hata işlememiş gibidirler. Elbette hiç hata işlememek daha iyidir.
Haram, günün şartlarına göre helal olarak görülmemelidir, helal günün şartlarına göre haram olarak sayılmamalıdır. Bu konu çok hassas olup imanidir. Bize düşen görev helalleri helal sayıp onlara uymak ve haramları haram sayarak onlardan uzaklaşarak rahata, huzura ve esenliğe ve de kurtuluşa ermektir.
Bu dünya hayatında helal ve haram bilinciyle yaşayarak sıhhat ve selamete ve de Allah Teala’nın rızasına nail olmak ümit ve temennisiyle efendim. Helallerle yaşanan ve haramlardan uzak bir hayat dilerim. Selam ve dua ile.
BİR AYET-İ KERİME
“De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helal, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” De ki: “Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı atıyorsunuz?. “(Yunus, 10/59).
BİR HADİS-İ ŞERİF
“Helal olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisi arasında, halkın birçoğunun helal mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar dinini ve iffetini korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise git gide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak olan bir arazisi (koruluğu) vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir.” (Buhari, Büyu’,2; İman, 39).
BİR DUA
“Allah’ım! Doğu ile batı arasını uzaklaştırdığın gibi benimle günahlarımın arasını uzaklaştır! Allah’ım! Beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni de günahlarımdan arındır!” (Buhari, Ezan, 89).
BİR FETVA
Haram, yapılmaması gerekli olup delaleti ve sübutu kat’i olan Allah Teala’nın kesin olarak yasakladığı zararlı şeylerdir. İnsanın saygınlığını, şerefini ve onurunu ortadan kaldırarak rezil eden şeylerdir. Faiz, sihir ve zina gibi bunlar haramdır. Helal ise, Allah Teala’nın yasakladığına dair bir delil bulunmayan mübah, caiz ve yapılması serbest olan şeylerdir. Haramların sayısı azdır, helallerin sayısı ise çoktur. Helal olan şeyleri yemek içmek helaldir, israf etmemek şartıyla. Allah’ın ismi zikredilerek kesilen küçük baş ve büyük baş hayvanların etlerinden yemek gibi. Haramlara götüren nedenler ve yollar da haramdır. Haramlarda ikiye ayrılır, Haram li aynihi ve haram liğayrihi. Emirler, helallerdir ve yasaklar haramlardır. Haramlar, zararlıdır ve kötüdür, helaller iyidir ve faydalıdır.