Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
Köşe Yazarı
Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
 

Toplumsal Şifa ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Ayı Ramazan

Elbette bazı zamanların diğer zamanlardan farklı kıymet ve dereceleri ve de güzellikleri vardır. Bu değer ve kıymetler içerisinde meydana gelen olaylardan kaynaklanmaktadır. Müslümanların Ramazan ayında kendilerini, ailelerini ve komşularını ve de akrabalarını ve de tüm herkesi kuşatacak şekilde hareket ederek yaşadıklarını söylememiz gerekir. İşte bu toplumsal yaşayış ve farkındalık Ramazan ayında zirve yapmaktadır. Kalpler yumuşar, maddi ve manevi paylaşımlar çoğalır ve toplumsal dinamikler harekete geçerek topyekûn kulluk bilincine ve ibadet şuuruna ulaşılır. Toplumda elbette farklılıklar olacaktır, işte bu farklılıkların zenginlik olduğunu bilmek önem arz etmektedir. Zenginle-fakirin, geçle-yaşlının, köylüyle-şehirlinin tüm herkesin gönüllerinde Ramazan ayının bereketini ve faziletini bilerek birlik olma ve dirlik-düzenlik çerisinde yaşama şuur ve yaşantısının gerçekleştiğini belirtmemiz gerekmektedir. Ramazan ayında yapılan ibadetlerle her Müslümanın kendisini yenilediğini de belirtmeden geçmeyeceğim. Müslümandaki ve toplumdaki kötülüklerin yerini iyiliğe ve hayra bıraktığını ve günahlara topluca pişman olunduğunu ve bağışlanma istendiği gerçeğini de ayrıca vurgulamak gerekmektedir. Fakirin haliyle, açın haliyle Müslümanların Ramazan ayında hallendiğini de ifade etmek yerinde olur. Tüm oruç tutanların, vücut organlarını da oruç tutmaya ve her türlü kötülük ve günahlardan uzak tutmaya çalıştığı gerçeğini de kaydetmek gerek. İslam Dini kamu düzenini, toplumsal barış ve huzuru önemseyerek çok önemli ilke ve kurallar ortaya koymuştur. İşte bunların başında kardeşlik ve dayanışma ve de yardımlaşma gelir. Bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurulur: “…İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; zira Allah’ın cezası çetindir.” (el-Maide,5/2). Şurası çok ama çok önemli gerçektir ki, yardımlaşarak ve dayanışma içerisinde olarak kendimizi ve başkalarını mutlu ve huzurlu ederek, nefsimizi cimrilikten korumuş oluruz ve kibirden uzaklaşarak kötü huylardan korunmuş oluruz. Toplumsal emniyet ve güvene ve de barışa katkıda bulunmuş oluruz. Hiçbir kimsenin “Benim kimseye ihtiyacım yoktur” deme imkanı yoktur. Zira zenginliğini, çalışan, sağlıklı insanlar emek ve gücüyle elde ederler. Tüm insanlar hayatlarında ve sosyal ilişkilerinde birbirlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Bu gerçek herkesçe bilinmelidir. İşte bu gerçeği unutmamak, konumuzun anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. İslam’ın beş şartından biri olan zekattan tutun da, tatlı sözlü olmak ve güler yüzle davranmaya kadar her şeyin iyilik ve güzellik ve de yardımlaşma olarak değerlendirilerek teşvik edildiğini çok geniş ve kapsamlı tutulduğunu da belirtmek gerekir. Toplumsal kalkınma ve barışın temeli fedakarlıktır ve kardeşliktir. Yardımlaşma ile, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları giderilmiş olur, fakirler korunmuş olur, sevgi ve saygı ve de kaynaşma meydana gelir. Her türlü kötü düşünceler ortadan kalkar ve dostluklar oluşarak toplumda esenlik ve huzur oluşur, dirlik-düzenlik gerçekleşir ve tüm iyilikler ve güzellikler canlı tutulur. Malla yapılan ibadetlerde, mal verilmekle birlikte manevi değerlerin geçişi de söz konusudur. Müslümanlar, başkalarına davranışlarıyla ve konuşmalarıyla da iyilik yapmakla sorumludurlar. Hiçbir iyilik yapmayan Müslümanın, eli ve dili ile başkalarına zarar vermemesi de iyilik olarak değerlendirilir.   ASRI SAADETTEN ÖRNEKLER Medine-i Münevvere’de Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in Ensarı Güzin ile, Muhacirin arasında gerçekleştirdiği Muahet (Kardeşlik) anlaşması çok güzel ve önemli örnektir (Müslim, “Birr” 66). İşte bu anlaşma üzerine Medine’de  Evs ve Hazreç kabileleri arasında çatışmalar ve savaşlar son buldu, düzen ve intizam geldi, nüfus sayımı yapıldı ve anayasa üzerinde uzlaşılarak sistem kuruldu. Hicretten sonra Müslümanlar, Medine’de İslam’ı en güzel şekilde yaşayıp, yaşatarak tüm dünyaya Peygamberimiz Efendimiz (S.A.V.)’in rehberliğinde yaydılar ve anlattılar (Muhammed Hamidullah,I,196). Anne-babaya saygı ve itaat, akraba ziyareti, ihsan, birlik-beraberlik, hediyeleşme, dost edinme ve onlarla ilgilenme ve misafirperverlik ve de komşu hakları gibi konulara Sünnet-i Seniyye’de çokça yer verilmiştir. “Mü’minler birbirini sevmekte, birbirine acımakta ve korumakta bir organı hasta olduğunda diğerleri de acı çekip uykusuz kalan bir bedenin organları gibidir.” (Buhari,’’Edeb’’27) buyurur Peygamber Efendimiz (S.A.V.). Yine bu konuda Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hicretten hemen sonra selamlaşmanın yaygınlaştırılması, mektep ve mescidin inşa edilmesi gibi toplumsal konulara önem verdiğini görüyoruz. Medine’de bulunan etnik ve dini grupların aralarında ilişkilerin en güzel bir şekilde düzenlendiğini de biliyoruz ve bununla birlikte din ve vicdan özgürlüğünün de gerçekleştirildiği gerçeğini de söylememiz pekala mümkündür. Kur’an-ı Kerim’de mü’minlerin kardeş olduğu ilkesi ortaya konularak (el-Hucurat,49/10) yardımlaşma ve dayanışmanın ahlaki ve psikolojik temeli atılmış ve birçok ayeti kerimede doğrudan ve dolaylı olarak paylaşmanın insani ve toplumsal boyutu üzerinde durulmuştur. Ülfet, insanlarla anlayış, hoşgörü ve uzlaşma ve kaynaşma ve de huzur içerisinde yaşamayı ifade eden ve sevgi ve saygı içerisinde geçimli olmayı anlatan ahlak terimidir. Elbette Müslüman, geçimli olmalı ve kendisiyle geçinilen anlayışlı kimsedir. Kendisi için istediğini, başkası için de istemelidir; kendisi için istemediğini de başkası için istememelidir. Menfaati, kamuya tahsis edilen vakıf eserleri, muhtaç olan insanların onurunu zedelemeden ihtiyaçlarını karşılayarak sıkıntılarını gidermesi yanında toplumsal huzurun ve güvenin sağlanmasına ve sosyal barışın sağlanıp desteklenmesine katkı sunmaktadır.   DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Bizlere birçok imkan bahşeden ve bizleri rızıklandıran ve ni’metler ihsan buyuran Rabbimiz, bizlerden birbirimizle iyi geçinmemizi istiyor ve birbirimize yardım etmemizi, koruyup kollamamızı istiyor ve birbirimize destek vermemizi istiyor. Dünyanın bir yerinde açlık ve susuzluk kol gezerken, insanlar rahat olamaz. Bazı yerlerde israf ve savurganlık varken, insanlar rahat yaşamamalıdır. Açlık, savurganlık ve israf gibi insanlık için çok büyük tehlike arz eden konuların çözülmesi gerekir. Gelir dağılımının adaletli bir şekilde gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir. Herkesin üzerine düşen görevi vardır bu konuda ve herkes üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmelidir. Zira herkes bu dünyada yaşıyor efendim. Hayatımızın her anı imtihanımızdır. Bu imtihanı en güzel bir şekilde vermek ve geçip kazanmak durumundayız. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Andolsun ki biz sizi biraz korku ve açlıkla, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Öyleyse sabredenleri müjdele!.” (el-Bakara,2/155). Bizler evlerimizde her türlü imkana sahip bir şekilde Covid19 Virüsünün olumsuz etkisinin geçmesini beklerken, çalışamadığı için kirasını ve faturasını ödeyemeyen, evinin asli ve temel ihtiyaçlarını dahi karşılamayıp alamayacak durumda olan kardeşlerimizi asla ihmal edemeyiz. Bizler ekmeğini bölüşen medeniyetin mensuplarıyız. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurur: “Ey Ademoğlu!. İnfak et ki, sana da infak edilsin.” (Buhari,’’Zekat’’,30). “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhari,’’Mezalim’’,3). Değerli okuyucularım!. Yazıma bir ayeti kerime mealiyle son vermek istiyorum: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Al-i İmran,3/92). Sağlıklı ve bereketli ve de hayırlı Ramazanlar temenni ediyorum efendim.  

Toplumsal Şifa ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Ayı Ramazan

Elbette bazı zamanların diğer zamanlardan farklı kıymet ve dereceleri ve de güzellikleri vardır. Bu değer ve kıymetler içerisinde meydana gelen olaylardan kaynaklanmaktadır. Müslümanların Ramazan ayında kendilerini, ailelerini ve komşularını ve de akrabalarını ve de tüm herkesi kuşatacak şekilde hareket ederek yaşadıklarını söylememiz gerekir. İşte bu toplumsal yaşayış ve farkındalık Ramazan ayında zirve yapmaktadır. Kalpler yumuşar, maddi ve manevi paylaşımlar çoğalır ve toplumsal dinamikler harekete geçerek topyekûn kulluk bilincine ve ibadet şuuruna ulaşılır. Toplumda elbette farklılıklar olacaktır, işte bu farklılıkların zenginlik olduğunu bilmek önem arz etmektedir. Zenginle-fakirin, geçle-yaşlının, köylüyle-şehirlinin tüm herkesin gönüllerinde Ramazan ayının bereketini ve faziletini bilerek birlik olma ve dirlik-düzenlik çerisinde yaşama şuur ve yaşantısının gerçekleştiğini belirtmemiz gerekmektedir. Ramazan ayında yapılan ibadetlerle her Müslümanın kendisini yenilediğini de belirtmeden geçmeyeceğim. Müslümandaki ve toplumdaki kötülüklerin yerini iyiliğe ve hayra bıraktığını ve günahlara topluca pişman olunduğunu ve bağışlanma istendiği gerçeğini de ayrıca vurgulamak gerekmektedir. Fakirin haliyle, açın haliyle Müslümanların Ramazan ayında hallendiğini de ifade etmek yerinde olur. Tüm oruç tutanların, vücut organlarını da oruç tutmaya ve her türlü kötülük ve günahlardan uzak tutmaya çalıştığı gerçeğini de kaydetmek gerek.

İslam Dini kamu düzenini, toplumsal barış ve huzuru önemseyerek çok önemli ilke ve kurallar ortaya koymuştur. İşte bunların başında kardeşlik ve dayanışma ve de yardımlaşma gelir. Bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurulur: “…İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; zira Allah’ın cezası çetindir.” (el-Maide,5/2). Şurası çok ama çok önemli gerçektir ki, yardımlaşarak ve dayanışma içerisinde olarak kendimizi ve başkalarını mutlu ve huzurlu ederek, nefsimizi cimrilikten korumuş oluruz ve kibirden uzaklaşarak kötü huylardan korunmuş oluruz. Toplumsal emniyet ve güvene ve de barışa katkıda bulunmuş oluruz.

Hiçbir kimsenin “Benim kimseye ihtiyacım yoktur” deme imkanı yoktur. Zira zenginliğini, çalışan, sağlıklı insanlar emek ve gücüyle elde ederler. Tüm insanlar hayatlarında ve sosyal ilişkilerinde birbirlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Bu gerçek herkesçe bilinmelidir. İşte bu gerçeği unutmamak, konumuzun anlaşılmasına katkıda bulunacaktır.

İslam’ın beş şartından biri olan zekattan tutun da, tatlı sözlü olmak ve güler yüzle davranmaya kadar her şeyin iyilik ve güzellik ve de yardımlaşma olarak değerlendirilerek teşvik edildiğini çok geniş ve kapsamlı tutulduğunu da belirtmek gerekir. Toplumsal kalkınma ve barışın temeli fedakarlıktır ve kardeşliktir. Yardımlaşma ile, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları giderilmiş olur, fakirler korunmuş olur, sevgi ve saygı ve de kaynaşma meydana gelir. Her türlü kötü düşünceler ortadan kalkar ve dostluklar oluşarak toplumda esenlik ve huzur oluşur, dirlik-düzenlik gerçekleşir ve tüm iyilikler ve güzellikler canlı tutulur. Malla yapılan ibadetlerde, mal verilmekle birlikte manevi değerlerin geçişi de söz konusudur. Müslümanlar, başkalarına davranışlarıyla ve konuşmalarıyla da iyilik yapmakla sorumludurlar. Hiçbir iyilik yapmayan Müslümanın, eli ve dili ile başkalarına zarar vermemesi de iyilik olarak değerlendirilir.

 

ASRI SAADETTEN ÖRNEKLER

Medine-i Münevvere’de Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in Ensarı Güzin ile, Muhacirin arasında gerçekleştirdiği Muahet (Kardeşlik) anlaşması çok güzel ve önemli örnektir (Müslim, “Birr” 66). İşte bu anlaşma üzerine Medine’de  Evs ve Hazreç kabileleri arasında çatışmalar ve savaşlar son buldu, düzen ve intizam geldi, nüfus sayımı yapıldı ve anayasa üzerinde uzlaşılarak sistem kuruldu. Hicretten sonra Müslümanlar, Medine’de İslam’ı en güzel şekilde yaşayıp, yaşatarak tüm dünyaya Peygamberimiz Efendimiz (S.A.V.)’in rehberliğinde yaydılar ve anlattılar (Muhammed Hamidullah,I,196). Anne-babaya saygı ve itaat, akraba ziyareti, ihsan, birlik-beraberlik, hediyeleşme, dost edinme ve onlarla ilgilenme ve misafirperverlik ve de komşu hakları gibi konulara Sünnet-i Seniyye’de çokça yer verilmiştir. “Mü’minler birbirini sevmekte, birbirine acımakta ve korumakta bir organı hasta olduğunda diğerleri de acı çekip uykusuz kalan bir bedenin organları gibidir.” (Buhari,’’Edeb’’27) buyurur Peygamber Efendimiz (S.A.V.). Yine bu konuda Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hicretten hemen sonra selamlaşmanın yaygınlaştırılması, mektep ve mescidin inşa edilmesi gibi toplumsal konulara önem verdiğini görüyoruz. Medine’de bulunan etnik ve dini grupların aralarında ilişkilerin en güzel bir şekilde düzenlendiğini de biliyoruz ve bununla birlikte din ve vicdan özgürlüğünün de gerçekleştirildiği gerçeğini de söylememiz pekala mümkündür.

Kur’an-ı Kerim’de mü’minlerin kardeş olduğu ilkesi ortaya konularak (el-Hucurat,49/10) yardımlaşma ve dayanışmanın ahlaki ve psikolojik temeli atılmış ve birçok ayeti kerimede doğrudan ve dolaylı olarak paylaşmanın insani ve toplumsal boyutu üzerinde durulmuştur.

Ülfet, insanlarla anlayış, hoşgörü ve uzlaşma ve kaynaşma ve de huzur içerisinde yaşamayı ifade eden ve sevgi ve saygı içerisinde geçimli olmayı anlatan ahlak terimidir. Elbette Müslüman, geçimli olmalı ve kendisiyle geçinilen anlayışlı kimsedir. Kendisi için istediğini, başkası için de istemelidir; kendisi için istemediğini de başkası için istememelidir.

Menfaati, kamuya tahsis edilen vakıf eserleri, muhtaç olan insanların onurunu zedelemeden ihtiyaçlarını karşılayarak sıkıntılarını gidermesi yanında toplumsal huzurun ve güvenin sağlanmasına ve sosyal barışın sağlanıp desteklenmesine katkı sunmaktadır.

 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Bizlere birçok imkan bahşeden ve bizleri rızıklandıran ve ni’metler ihsan buyuran Rabbimiz, bizlerden birbirimizle iyi geçinmemizi istiyor ve birbirimize yardım etmemizi, koruyup kollamamızı istiyor ve birbirimize destek vermemizi istiyor. Dünyanın bir yerinde açlık ve susuzluk kol gezerken, insanlar rahat olamaz. Bazı yerlerde israf ve savurganlık varken, insanlar rahat yaşamamalıdır. Açlık, savurganlık ve israf gibi insanlık için çok büyük tehlike arz eden konuların çözülmesi gerekir. Gelir dağılımının adaletli bir şekilde gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir. Herkesin üzerine düşen görevi vardır bu konuda ve herkes üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmelidir. Zira herkes bu dünyada yaşıyor efendim.

Hayatımızın her anı imtihanımızdır. Bu imtihanı en güzel bir şekilde vermek ve geçip kazanmak durumundayız. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Andolsun ki biz sizi biraz korku ve açlıkla, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Öyleyse sabredenleri müjdele!.” (el-Bakara,2/155).

Bizler evlerimizde her türlü imkana sahip bir şekilde Covid19 Virüsünün olumsuz etkisinin geçmesini beklerken, çalışamadığı için kirasını ve faturasını ödeyemeyen, evinin asli ve temel ihtiyaçlarını dahi karşılamayıp alamayacak durumda olan kardeşlerimizi asla ihmal edemeyiz. Bizler ekmeğini bölüşen medeniyetin mensuplarıyız.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurur: “Ey Ademoğlu!. İnfak et ki, sana da infak edilsin.” (Buhari,’’Zekat’’,30). “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhari,’’Mezalim’’,3).

Değerli okuyucularım!. Yazıma bir ayeti kerime mealiyle son vermek istiyorum: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Al-i İmran,3/92). Sağlıklı ve bereketli ve de hayırlı Ramazanlar temenni ediyorum efendim.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.