Mehmet GÜREL
Köşe Yazarı
Mehmet GÜREL
 

Devrimlerin Devrimi…

Devrimlerin Devrimi…   “Kemalizm ilk kez 1919’da Beyoğlu’nda yayınlanan Le Bosphore gazetesinin başyazarı Michael Paillares tarafından kullanıldı. Türk aleyhtarı Fransız gazeteciydi.   İngiliz istihbaratı “Kemalistler” tanımını kullanıyordu.   Amerikan basını “Kemalist hareket” adını vermişti.   İstanbul hükümeti, Kuvvayı Milliye’yi Osmanlı’ya karşı ayaklanan Celali isyanına benzeterek, “Kemal’i” diyordu.   Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından itibaren Batılılar tarafından icat edilen “Kemalizm” sıfatı, Türk basınında ilk kez 1927’de Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından Hakimiyeti Milliye gazetesinde kullanıldı. Yakup Kadri’ye göre Kemalizm, bir şahsa ait değildi. Cumhuriyetin parolasıydı, devrimciliğin adıydı.”   Yukarıdaki yazı, Yılmaz Özdil’in “Mustafa Kemal” kitabından alınmıştır.   Evet devrimciliğin adı “Kemalizm” di. İleriye gitmeyi hedeflemişti. Sonucunda toplum olduğu yerden fersah fersah ilerlemeyi başarmıştı.   ...................... Devrim ve devrimcilik kelimelerin anlamına bakacak olursak;   Devrim: Herhangi bir olaydaki hızlı ve geniş kapsamlı niteliksel değişme. Bir toplumun yaşamında önemli işlevi olan kurumların hızlı ve geniş kapsamlı bir biçimde kökten değiştirilmesi ya da yenileştirilmesi, yeniden biçimlendirilmesi ya da belli bir alanda birdenbire gerçekleşen kökten değişiklik.   Devrimcilik: Devrimci olma durumu. Toplumun devrimlerle yükseleceğini, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacağını öne süren görüş.   Günümüzde bu kavramlar, doğru, yanlış herkes tarafından, gereksiz olaylar için de kullanıldığından anlamının yüksekliğini ve önemini kaybetmiştir.   Tabi bir de “devrimci”nin tanımına bakılması gereklidir.   Devrimci: Kendi dünya görüşü ve idealleri doğrultusunda toplumda ''kökten'' değişim isteyen ve değiştiren kişidir.   Devrim, devrimcilik ve devrimcinin, tanımlarından da anlaşılacağı gibi kavram; hep ileriye bakarak, geçmişten ders alarak, o güne kadar toplumda olmayanı getirmek, görülemeyeni görmek, gidilemeyene gitmektir.   Devrimci, şimdiye kadar görmediğinizi size gösteren kişidir.   Akla gelmeyeni anlatan, düşünülmemişleri araştırmış, analiz etmiş, sonuca ulaşmış olandır.   Devrimler, kişiye, topluma ve zamana bağlı olarak değişik gelişmişlik seviyelerinde olabilir.   Mesela, bir toplumun yaşayıp geliştirdiği bir sosyal devrim, başka bir zamanda başka bir toplum tarafından da gerçekleştirilebilir. Ya da örnek alınabilir, başkaları tarafından tekrar edilebilir.   Ancak ve ancak sizden geride olanlara devrim yapabilirsiniz. Topluma görmediklerini gösterebilmek, onun ilerisinde olmayı gerektirir. Yani geriye doğru devrim olmaz.    Devrimler hep ileri yönlü olmuştur. Meşhur İran Devrimi bile halka Amerikan soytarısı Şah’ın kurduğu düzenden daha ileri gitmek için dini temellerin en doğru yol olduğu söylenmiştir. Fakir ve kötü durumdaki halka daha ileri bir İslam, sosyal yaşantı ve refah vaat edilmiştir.   Daha önce denenmiş ve terk edilmişe geri dönmek mümkün değildir… Mi?   Aslında böyle bir şey mümkün. Nasıl mı?   Bunun için, toplumu terk edilenden daha geriye götürüp, bugünü unutturup, tüm hafızasını silip (yapılmış binaları, törenleri, bayramları, marşları yıkarak yok ederek) sonra da bir geride bırakılana, ilerlemiş gibi ulaştırmaktır.   Toplumu önce iki geri götürüp sonra bir ileri, yani şimdiden bir geriye devrimle getirmek.   Bu da şimdiye kadar yapılmayandır. Devrimlerin devrimidir...   İsteyen TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) rakamlarına bakarak eğitim durumumuzu inceleyebilir. Okuma yazma oranlarına bakabilir. İlkokul mezunu, orta okul mezunu, lise mezunu sayıları ile üniversite mezunlarını oranlayabilir. Toplumun yüzde kaçının iyi eğitimli olduğunu görebilir.   Gelişim ve ilerleme ancak üreterek mümkündür. Üretecek nesiller bizi ilerletecektir. Taklitçilik, ezbercilik, kopyacılıkla ilerlemek mümkün değildir. Öyle olsa Çin Halkı son derece refah içinde yaşayan bir toplum olmalıydı.    Neyi üretebiliyorsak ondan başlanmalıdır. Tohumumuzu bile dışarıdan almak, Ay’a gidecek teknolojiyi üretmekten bahsetmenin gerçeğini anlatmaktadır bizlere…  Laf vardır ya; “Allah, sevdiği kulunun eşeğini önce kaybeder, sonra da buldururmuş” Bulunca sevineceğiz artık... Sağlıcakla kalın…   Mehmet Gürel  

Devrimlerin Devrimi…

Devrimlerin Devrimi…

 

Kemalizm ilk kez 1919’da Beyoğlu’nda yayınlanan Le Bosphore gazetesinin başyazarı Michael Paillares tarafından kullanıldı. Türk aleyhtarı Fransız gazeteciydi.

 

İngiliz istihbaratı “Kemalistler” tanımını kullanıyordu.

 

Amerikan basını “Kemalist hareket” adını vermişti.

 

İstanbul hükümeti, Kuvvayı Milliye’yi Osmanlı’ya karşı ayaklanan Celali isyanına benzeterek, “Kemal’i” diyordu.

 

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından itibaren Batılılar tarafından icat edilen “Kemalizm” sıfatı, Türk basınında ilk kez 1927’de Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından Hakimiyeti Milliye gazetesinde kullanıldı. Yakup Kadri’ye göre Kemalizm, bir şahsa ait değildi. Cumhuriyetin parolasıydı, devrimciliğin adıydı.

 

Yukarıdaki yazı, Yılmaz Özdil’in “Mustafa Kemal” kitabından alınmıştır.

 

Evet devrimciliğin adı “Kemalizm” di. İleriye gitmeyi hedeflemişti. Sonucunda toplum olduğu yerden fersah fersah ilerlemeyi başarmıştı.

 

......................

Devrim ve devrimcilik kelimelerin anlamına bakacak olursak;

 

Devrim: Herhangi bir olaydaki hızlı ve geniş kapsamlı niteliksel değişme. Bir toplumun yaşamında önemli işlevi olan kurumların hızlı ve geniş kapsamlı bir biçimde kökten değiştirilmesi ya da yenileştirilmesi, yeniden biçimlendirilmesi ya da belli bir alanda birdenbire gerçekleşen kökten değişiklik.

 

Devrimcilik: Devrimci olma durumu. Toplumun devrimlerle yükseleceğini, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacağını öne süren görüş.

 

Günümüzde bu kavramlar, doğru, yanlış herkes tarafından, gereksiz olaylar için de kullanıldığından anlamının yüksekliğini ve önemini kaybetmiştir.

 

Tabi bir de “devrimci”nin tanımına bakılması gereklidir.

 

Devrimci: Kendi dünya görüşü ve idealleri doğrultusunda toplumda ''kökten'' değişim isteyen ve değiştiren kişidir.

 

Devrim, devrimcilik ve devrimcinin, tanımlarından da anlaşılacağı gibi kavram; hep ileriye bakarak, geçmişten ders alarak, o güne kadar toplumda olmayanı getirmek, görülemeyeni görmek, gidilemeyene gitmektir.

 

Devrimci, şimdiye kadar görmediğinizi size gösteren kişidir.

 

Akla gelmeyeni anlatan, düşünülmemişleri araştırmış, analiz etmiş, sonuca ulaşmış olandır.

 

Devrimler, kişiye, topluma ve zamana bağlı olarak değişik gelişmişlik seviyelerinde olabilir.

 

Mesela, bir toplumun yaşayıp geliştirdiği bir sosyal devrim, başka bir zamanda başka bir toplum tarafından da gerçekleştirilebilir. Ya da örnek alınabilir, başkaları tarafından tekrar edilebilir.

 

Ancak ve ancak sizden geride olanlara devrim yapabilirsiniz. Topluma görmediklerini gösterebilmek, onun ilerisinde olmayı gerektirir. Yani geriye doğru devrim olmaz.

 

 Devrimler hep ileri yönlü olmuştur. Meşhur İran Devrimi bile halka Amerikan soytarısı Şah’ın kurduğu düzenden daha ileri gitmek için dini temellerin en doğru yol olduğu söylenmiştir. Fakir ve kötü durumdaki halka daha ileri bir İslam, sosyal yaşantı ve refah vaat edilmiştir.

 

Daha önce denenmiş ve terk edilmişe geri dönmek mümkün değildir… Mi?

 

Aslında böyle bir şey mümkün. Nasıl mı?

 

Bunun için, toplumu terk edilenden daha geriye götürüp, bugünü unutturup, tüm hafızasını silip (yapılmış binaları, törenleri, bayramları, marşları yıkarak yok ederek) sonra da bir geride bırakılana, ilerlemiş gibi ulaştırmaktır.

 

Toplumu önce iki geri götürüp sonra bir ileri, yani şimdiden bir geriye devrimle getirmek.

 

Bu da şimdiye kadar yapılmayandır. Devrimlerin devrimidir...

 

İsteyen TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) rakamlarına bakarak eğitim durumumuzu inceleyebilir. Okuma yazma oranlarına bakabilir. İlkokul mezunu, orta okul mezunu, lise mezunu sayıları ile üniversite mezunlarını oranlayabilir. Toplumun yüzde kaçının iyi eğitimli olduğunu görebilir.

 

Gelişim ve ilerleme ancak üreterek mümkündür. Üretecek nesiller bizi ilerletecektir. Taklitçilik, ezbercilik, kopyacılıkla ilerlemek mümkün değildir. Öyle olsa Çin Halkı son derece refah içinde yaşayan bir toplum olmalıydı. 

 

Neyi üretebiliyorsak ondan başlanmalıdır. Tohumumuzu bile dışarıdan almak, Ay’a gidecek teknolojiyi üretmekten bahsetmenin gerçeğini anlatmaktadır bizlere… 

Laf vardır ya;

“Allah, sevdiği kulunun eşeğini önce kaybeder, sonra da buldururmuş”

Bulunca sevineceğiz artık...

Sağlıcakla kalın…

 

Mehmet Gürel

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.