Hukuk devleti kelimesini çok duyuyoruz. Hukuk devleti kavramı, duyduğumuz miktardan çok daha önemlidir. Aslına bakarsanız gelişmişliğin ilk adımlarından birisidir. Hukuk devletlerinde kanunlar toplum düzeninin garantisidir. Hukuk devletinde yaşayanlar kanunlara uyarlar. Çünkü “Hukukta adalet” olduğunu bilirler. Kanun dışı davranmak ya da kendine göre bir sistem kurmaya çalışmak yoktur? Kimsenin aklına da gelmez…
Hukuk devleti aynı zamanda sosyal devlettir. “Sosyal adalet” kurulmuştur. Yani devlet güçsüzü korur ve yanında olur. Vatandaşlar, birbirlerine üstünlük taslayamazlar. Akıllarından geçmez, çünkü bilmezler. Elit sınıf, varoş halkı, devlet büyüğü, maraba gibi ayrışımlar yoktur. Herkes eşit olduğunu bilir... Eşitsiz kazanç ortadan kalkar ve “Ekonomik adalet” de sistemde yerini alır. Vergi ve kazancın toplumdaki dengesi ile refahı da bulmuş olurlar. Toplumda üretken olmak ilk ve ortak amaçtır. Para kazanmak için çalışmak ayıptır. Para, etik anlamda bir araçtır...
Meslek edinmek, uğraş sahibi olmaktır. Ne yaparak, ne üreterek zaman geçirmek isterseniz onun üzerine çalışırsınız. Ve kendinizi o konuda eğitir, yükseltirsiniz. Eğitimde her sene devrim yapılmaz. Çeşitli sertifikasyon programları ve teknolojik eğitim imkanları sayesinde daha da çeşitlenir ve yaygınlaştırılır. Dolayısı ile “Eğitimde adalet” yerine getirilmiştir.
Ülkenin kaynaklarının paylaşımından kimsenin kuşkusu yoktur. Kimsenin, başkasının kazancında gözü olmaz. Beraber yaşama şartlarında dengesizlik olmadığından, toplum üyelerinin inançları da bireyselleşmiştir. Toplumun genel inancı yerine kişilerin tekil inançları söz konusudur. Kimse bir başkasını inancına göre bir sınıfa koymaz. “İnanç adaleti” sağlanmıştır...
Toplum bu şartlara geldikten sonra kendisini yönetecekleri de daha adil ve gerçekçi yöntemlerle seçebilir. Seçenler ve adaylar, “Seçim adaleti” konusunda bir şüphe duymazlar. Çünkü artık gerçek demokrasinin işletildiği bir toplum oluşmuştur... Hukukun üstünlüğü tesis edildikten sonra bir toplumun ne kadar değişebileceğini göstermek istedim. Okuduklarınızı bir ütopya olarak algılamayınız. Tarihte ve günümüzde böyle yaşayan toplumlar var.
İsteyen İskandinav ülkelerini araştırabilir. Osmanlı'nın belli dönemlerinde, belli coğrafyalarını veya Roma İmparatorluğu'nu dönemine göre incelerseniz görebilirsiniz yukarıda anlattıklarımı. Yazmaya çalıştığım, ideal Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl bir toplum düzeninin olması gerektiği, ulaşılmak istenen idealleridir.
Buralara gelebilmek, 1900'lü yılların başlarında yaşanan olumsuzluklar sonucunda, toplumumuza kazandırılan yeniden doğuş ilkelerinin hepsini özümsemekte başlayacaktır. Her şey adil olmakla başlıyor. Bir toplumda adalet yoksa, vatandaşlar kendi adaletini kurmaya çalışmaktadır.
Ülkemizde bir suç işleyip hapis yatmanın, suç işleyenin yaptığı hatayı anlamasını sağladığına inanan, suçlunun topluma kazandırıldığını düşünen var mı acaba...? Veya suç karşılığında alınan cezaların hakkaniyetli olduğunu düşünen...?
Elbette bu sorular tüm kararlar için değildir. Ancak bir tane bile olsa balık oradan kokmaya başlıyor...
Cezalandırmayı sadece intikam duygusu ile düşünmekteyiz. Hepimiz...
Hatta artık suçlunun, verdiği zarardan daha fazlasını hak ettiğini düşünenlerimiz vardır. En ufak bir anlaşmazlığı şiddetle ödetmek doğal hale geldi.
“Vay bana yol vermezsin ha. Ben de seni yolun dışına iterim, sana yetişir önüne kırarım direksiyonu, bunları yapamazsam uzun uzun korna çalarım...”
Veya “Bak her şey daha güzel olacak. Değiştim ben. Ne olur dön evimize. Her şey senin istediğin gibi olacak. Yapma, deme öyle. Ulan, seni bana sayıyla mı verdiler?.........”
“Hoca, benim oğluma bu soruyu nasıl sorarsın? Ne olur yani incilerin mi dökülür notu versen. Sen kendini ne sanıyorsun!..”
“Ya benimsin Ya da toprağın!...”
“Abi yok, İnan ki yok. Ben istemez miyim borcumu kapatmayı........ Yapma abi, Aah...”
en basitleri...
Yukarda örneklediklerimi her gün haberlerde duyuyorsak ya da, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına bile (kabul etseniz de etmeseniz de) uyulmuyorsa, Hukuk devleti olduğumuzdan bahsetmenin imkanı var mıdır?...
Yöneticilerin, muhalefete, muhalefetin yöneticilere tahammül edemediği, her türlü sözü söyleyip buna rağmen ilelebet o koltuklarda kaldıkları düzenimiz ne gelişme yolundadır ne de toplumumuzun ilerleme umudu vardır.
Hukukun üstünlüğünü sağlayamadıkça o umut yeşermeyecektir...
“Adalet olmadan, düzen olmaz.” Albert Camus
“Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.” Blaise Pascal
“Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız.” Mahatma Gandhi
“Ülkeler kılıçla alınır ancak adaletle korunur.” Timurlenk
“Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.” Eflatun
“Sevginin kurduğu devleti, adalet devam ettirir.” Farabi
“Kılıcın yapamadığını, adalet yapar” Kanuni Sultan Süleyman
“Duvarları yıkacak, adaleti getireceğiz” Kemal Kılıçdaroğlu
“Adalet yoksa devlet yoktur.” Recep Tayyip Erdoğan
“Her halde dünya bir hak vardır. ve hak kuvvetin üstündedir.” Mustafa Kemal Atatürk
“Adalet halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.” Hz. Ali (r.a.)
“Allah size insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder.” Kur'an-ı Kerim
Sağlıcakla kalın...