Bir çift tatlı sözdür, yumuşacık bir dokunuştur. Affetmektir, sevmektir, sevilmektir. Çevreye dağıtılan bir tebessümdür, bir kahkahadır mutluluk.. Mutluluk elimizde olanlara sevinmek, olmayanlar için ise üzülmemektir.
*Her zaman bizden daha iyi durumda olanları değil bizden daha zor durumda olanları düşünmektir.
*Birazcık işleri ertelemek, hayatın frenine basıp birazcık yavaşlamak kendimize zaman ayırmaktır.
*Bir çiçeği gördüğünde ona tebessümle yaklaşmak ve onu sevmek ve koklamaktır.
*Bahar yağmuru altında yürümek ve ıslanmak, yağmur sonrası toprak kokusunu teneffüs etmektir. Eşine veya sevdiğine *“Seni Seviyorum” demek, bir güzel söz söylemek, bir tatlı bakış kondurmak, bir demet çiçek vermektir.
*Evladına doya doya sarılıp kokusunu içine çekmektir. Bazen bir bardak çay yanında sıcak bir simit ve peynirdir mutluluk.
*Mutluluk bir yerde bakış açımızdır. Pozitif olmak, hep siyah-beyazdan ziyade, diğer renkleri de görebilmektir. Her günümüzü son günümüz olarak bilip tüm canlıları sevmek, incitmemek, çevremize güven vermektir.
*Olaylar karşısında empati yapabilmektir. Kış ortasında bile baharı yaşamak, yaşatmaktır, mutluluk... Mutluluk aramakla bulunacak bir şey değildir, onu inşa etmek gerekir.
* * * * * *
Hayat felsefemizin mutluluğu inşa etmek olması gerektiğini söyleyen içimizden biriydi.
Kadın, erkek, çocuk, aydın, köylü-kentli toplumun her kesiminin, sokaktaki insanın anladığı dilden konuşan, anladığı dilden yazan, motive eden, öğüt veren, pozitif düşünceleriyle insanları yaşama bağlayan bir aydındı.
Toplumun tam ortasından, mütevazice yaşayan ve konuşurken hayranlıkla ağzının içine bakacağınız, söylediklerini kelimesi kelimesine hiç kaçırmadan takip etmek isteyeceğiniz bir kişilikti. Söylediklerini kitaplardan değil yaşamının derinliklerinden, aile ve sosyal hayatının içinden söyledi.. Belki bunun için kendisini çok yakın, sevecen ve samimi bulduk. Kalbimize, gönlümüze, beynimize dokundu her daim..
Gözlerinin içi gülerdi, o gözlerden sıcaklığını, samimiyetini ve enerjisini aktardı bizlere..
Herkes sevdi, takdir etti, saygı duydu..
Herkes güvendi, herkes ağzından çıkacak kelimelere odaklandı..
Kimsenin adına konuşmadı, hiçbir siyasi düşüncenin temsilcisi, yalakası, basın sözcüsü olmadı. Kimseden menfaat ya da ihsan beklemedi. Kimseye kişisel hizmet etmedi, sadece topluma hizmet etti..
Annem benim yaşamda özgüvenimin temel kaynağı, kökleri… 'Annen hastalandı ve öldü' diyorlardı ama ben kelime olarak biliyorum; “öldü” yani yok... Ama hep içimde 'Misafirliğe gitti; 2-3 gün sonra sonra gelecek' diye bekliyorum... Günler geçti gelmiyor... Bir gün dedim ki 'Annemi bir daha göremeyeceğim'… O zaman ölümün farkına vardım. Kaçtım mezarının başına gittim... Orda annem toprağın altında… Böyle kalakaldım… 'Annemi bir daha göremeyeceğim annem öldü.
Çocuk aklımla o an şuna karar vermiştim: Annen yok kimsen yok… Ve böyle bir karar verdiğimi yıllar sonra anladım…
Annen yok kimsen yok'. O zaman kimsen yoksa senin bir şey istemeye hakkın yok. Sadece başkalarını memnun etmeye çalışırsın…
derken boğazın düğümlenmiş ve kelimeleri zor toparlamıştın..
Herkesi memnun ettin ve gittin Doğan Cüceloğlu..
Boğazımızı düğümledin ve gittin..
Ardından tek kelime kötü söz söylenmedi, sağcısı solcusu köylüsü kentlisi genci yaşlısı herkes sevgi ve saygı sözcükleriyle uğurladı seni..
“Madem insan doğdum, olabileceğim en iyi insan olmalıyım.” demiştin.
Olabileceğin en iyi insan olarak veda ettin bizlere..
Hayatın anlamı ???.
Yaşadıkların önemli değil, ardında ne kadar güzel izler bırakırsan, ne kadar kalbe dokunursan, bırakıp gittiğinde ne kadar güzel anılır ve hatırlanırsan..
O değil midir??
Anneciğine kavuştun, evet haklıydın Annen yok kimsen yok..
Toprağın bol, mekanın cennet olsun güzel insan..