Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
Köşe Yazarı
Mustafa KARAMAN Kütahya İl Müftü Yrd.
 

İnfak ve Paylaşımın ve De Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmanın Zirve Yaptığı Ay: Ramazan Ayıdır.

İnfak kelimesi, Arapça’dan Türkçe’ye geçen elde edilen imkanların paylaşılması ve kendi elde ettiklerini başkalarının ihtiyaçlarının karşılanması için harcamak anlamına gelen masdardır. Terim anlamı ise; “Allah’ın hoşnutluğunu ve rızasını kazanmak gayesiyle kişinin kendi servetinden harcama yapması, ihtiyaç sahibi kişilere veya tüzel kişiliğe ayni ve nakdi yardımda bulunması” şeklinde tanımlanır. İnfak, Allah’ın kendisine lütfettiği zenginlikten başkalarını faydalandırarak istifadesine sunmasıdır. İnfak, insanın dünya malına karşı dengeli tavır takınmasını sağlamaktadır. Mal ve kazançlara tamah ederek hırslı olmayı ve biriktirip cimrilik yapmayı ve de hesapsızca tüketim çılgınlığını da ortadan kaldırarak engeller. İnfak, kişiyi aşırılıktan da korumaktadır. İnfak, olmayan kardeşine yardım etmesi ve olan kardeşine de izzeti ikramda bulunmasıdır. İşte böylelikle gerçek manasıyla mü’min iyiliğe ve gönül huzuruna erişmiş olur. Allah Teala, şöyle buyurur: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asala erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Al-i İmran,3/92). Yine bu konuyla ilgili olarak Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmaktadır: “Ey Ademoğlu! İnfak et ki, sana da infak edilsin!.” (Müslim, “Zekat”,11), “Kuşkusuz sadaka, Rabbin gazabını söndürür ve kötü şekilde ölmeyi önler.” (Tirmizi, “Zekat”,28). Zekatlar, fitreler, fidyeler, sadakalar, yardımlar, yardımlaşmalar ve izzeti ikramlar, Allah Teala’nın rızası için yapılan tüm infaklar ve paylaşımlar, malın bir bakıma manevi sigortası olur ve malın zayi olup helak olmasını engelleyerek korur. Helalden gelen helale harcanır ve haramdan gelen haram yerlere harcanır. Gerçek şu ki, Allah yolunda infak ederek harcama yapabilmek, büyüklüktür ve onurdur. Elbette bu şerefe her Müslüman ulaşabilmesi için çalışıp çabalaması önem arz etmektedir. İnfak, İslam’ın beş şartından birisi olan zekâtı ve isteğe bağlı olan her türlü yardım ve paylaşımı ifade eden genel bir kavramdır. İslam’a ve Müslümanlara yardım ve yarar sağlayan her harcama Allah yolunda infakın içerisinde değerlendirilmektedir. Öncelikle herkes kendi geçimini sağlamakla yükümlüdür. Herkes kendi ihtiyaçlarını çalışarak, alın teri dökerek temin etmesi gerekir. Çünkü “Kişi, elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir şey yememiştir.” (Buhari, “Büyu”,15). Bununla birlikte yardıma muhtaç olma ihtimali herkes için geçerli olan durumdur. Değerli okuyucularım! İmkanımız el verdiğince infakla ilgili olan bazı kavramları sizlere anlatmaya ve açıklamaya çalışacağım.   İSLAMIN BEŞ ŞARTINDAN BİRİ ZEKATTIR. Sözlükte “Artma ve temizleme” anlamına geldiğini biliyoruz. Terim anlamı ise; “Allah Teala’nın hakkı olarak belirli mallardan ve kazançlardan hesaplanarak elde edilen, Kur’an-ı Kerim’in 9.suresi olan Tövbe Suresinin 60. ayeti kerimesinde belirtilen özellikteki kişilere verilen ve kişinin usul ve furu’undan başkasına verdiği verdiği mali bir ibadettir. Kitap, Sünnet, İcma-ı Ümmet ve Kıyas-ı Fukaha ile sabittir. Allah Teala, zikretmiş olduğumuz ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır: “Sadakalar (Zekat gelirleri) ancak ama ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri (İslam’a ısındırılıp) kazanılacak olanlar, azat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (Çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.” Zekat hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de namazla birlikte 80(Seksen) küsur yerde zikredilmektedir. Bu da bizlere gösteriyor ki, İslam’ın bu iki önemli şartının yerine getirilmesinde dikkatli olmalıyız. Temel ve asli ihtiyaçlarından başka ve borçlarından başka 80.18gr altına ve bunun değerinde artıcı olan (Nema) bir mala, mülke ve gelire sahip olan (Nisap miktarına) Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş, hür olanların üzerinden bir kamari yıl geçmesiyle birlikte yüzde iki buçuğunu, kırkta birini (1/40) hesaplayarak usul (Anne-baba, dede-nine) ve furu’undan (Çocuk ve torunlar) başka ve zenginlerden başka genel olarak ihtiyaç sahiplerine verdikleri malla gerçekleşen bir ibadettir Zekat. Zekata tabi mallar şunlardır: Altın ve gümüş, ticaret malları, hayvanlar, tarım ürünleri, madenler, sanayi sektörü ve gelirleri, rikaz, define, hisse senetleri, gelir getiren bina ve araçlar ve de maaş, ücret ve serbest meslek gelirleridir. Toprak ürünlerinde her hasatta ve mahsulde verilir, depo edilen 653 kg ve üzeri arpa ve buğday da ve pirinç gibi kabuğuyla birlikte depo edilmişse bunun iki katı (653x2=1306) esas alınır masraf yapılmışsa yirmide bir (1/20), masraf yapılmamışsa onda bir (1/10) oranında (Öşür) zekat vardır. Tarım ürünleri dışında altın, gümüş, para, hayvanlar ve ticaret mallarında zekat bir hicri, kameri yılın tamamlanmasıyla farz olur. Zekat, fakirle zengin arasında bir köprüdür. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik eder. Zenginle fakir arasında, anlayış ve hoşgörünün oluşmasına vesile olur. Zenginle fakir arasında oluşabilecek her türlü kötülüğü önleyerek, huzura, barışa ve esenliğe katkıda bulunur.   Sadaka, Allah Teala’nın rızasını kazanmak için, gönülden ve isteyerek veya dini bir görevi yerine getirmek için ihtiyaç sahiplerine yapılan yardımı ifade eden bir kavramdır. İnfak kavramında maddi yardım olduğu gibi manevi yardımda söz konusudur. Ramazan ayı, infak, paylaşım ve yardım konusunda çok önemli eşsiz bir zaman dilimidir.   FITIR SADAKASI(FİTRE) VE FİDYE Halkımız arasında fitre diye bilinen sadaka-ı fıtır, insan olarak yaradılışımızın ve Ramazan ayına erişerek oruç tutarak, bayrama kavuşmanın şükrü olarak verilir, başımızın ve gözümüzün sadakasıdır. Dinen zengin, Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi-yukarıda zekat konusunda açıkladığımız kimselere-vermesi vacip olan sadakadır. (İbn Mace, “Zekat”,21). Kişi, kendinin ve bakmakla yükümlü olduklarının ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle sorumludur. Fitre, Ramazan Bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce verilebilir. İhtiyaç sahiplerinin ve fakirlerin bayramdan önce ihtiyaçlarını karşılamaları için bayramdan önce vermek daha faziletlidir. Fitrenin gayesi, bir fakirin içinde bulunduğu ve yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanarak bayramı doya doya yaşayarak sevince ortak olmasıdır. Bu yıl (2021M.,1442H.) bir fitre bedeli Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunca en az 28Türk Lirası olarak açıklanmıştır. Daha yüksek miktarını her mükellef kendi gelir durumuna göre takdir ederek verebilir. Kişi, dinen zengin sayılanlara, dede ve ninesine, anne ve babasına ve çocuklarına ve torunlarına fitre veremez. Zaten onlara bakmakla yükümlüdür, nafakalarını temin etmekle sorumludur. Fitreler bir fakire verilebileceği gibi birkaç fakire de verilebilir. Bir fitre eşittir bir fidyedir. Fidye, bir kişiyi sıkıntılı ve zor durumdan kurtarmak için ödenen bedel anlamını ifade eder. Terim olarak, oruç ibadetinin yerine getirilememesi nedeniyle veya hac ibadeti esnasında işlenen bazı kusurların giderilmesi için ödenen maddi bedele denilir. İhtiyarlık ve tedavi ümidi olmayan hastalık nedeniyle, oruç tutamayan kimse, daha sonra oruçları kaza etme imkanı bulamazsa her oruç tutamadığı gün için bir fidye verir.   İNFAK YAPARKEN GÖZETİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR ŞUNLARDIR İnfak ve yardım, sadece Allah Teala’nın rızası için ve gösterişten uzak yapılmalıdır. İnfakın yerini bulması ve gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşması için gerekli çalışmalar ve tepitler yapılmalıdır. İnfakı yapan kişi, onu alan kişinin onurunu zedeleyici davranışlardan uzak durmalıdır. Tabiri caizse, sağ elin verdiğini, sol eli görmemelidir, reklamdan ve başa kakmaktan uzak olmalıdır. Her ibadette olduğu gibi niyet gereklidir ve önemlidir, infakı hangi ibadet niyetiyle yaptığı ve niçin yaptığı konusu önem arz etmektedir efendim. Yapılan infakın kendi mülkünde olması ve ihtiyaç sahibine temlik etmesi, sahibi kılması ayrıca önemli olan konudur efendim. Elbette infak yapıldığı yere göre değerlendirilmektedir. İyi ve kötü infak şeklinde efendim. İnfak yapılırken infakın her boyutunun açık ve net olması önemlidir. Belirsizlik uygun değildir. Nafaka, hukukta daha çok, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanılan bir kavramdır.   DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Değerli okuyucularım! Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden ve bizleri en güzel bir şekilde yaratan ve bizlere sayılamayacak kadar rızıklar ve ni’metler veren ve de imkanlar bahşeden Allah Teala’ya şükretmek ve hamdetmek bizlerin yaradılış görevidir. İhsan edilen her ni’mete şükür kendi cinsindendir. Her şeyin zekatı vardır, bedenin zekatı da oruçtur buyuran Peygamber Efendimiz (S.A.V.), bu gerçeğe dikkatlerimizi çekmiştir. Asıl olan herkesin kendi ihtiyaçlarını sağlama konusunda gayret göstererek kendi geçimini gerçekleştirmesi olmakla beraber, dinimizde zekat vermek, veren el olmak ve hem kendine ve hem de başkalarına faydalı olmak teşvik edilmiştir efendim. Çalışmak, alın teri dökmek ve emek sahibi olmak çok ama çok önemlidir. Hazırcılıktan ziyade, üretmek ve gayret göstermek gerekir. İnsanoğluna ancak çalıştığının karşılığı vardır ve bu çalışmasının karşılığını elbet görecektir buyuran Allah Teala, bizlerin çalışması gerektiğini beyan ediyor efendim. Bununla birlikte ihtiyaç sahibi olmak ve fakir olmak ta vardır. Bazı zenginlerin elde etmiş oldukları imkanlarını kaybederek ihtiyaç sahibi oldukları da bilinen gerçeklerdendir. Dünyanın ve hayatın garantisi yoktur. Dün ihtiyacı olmayan bugün ihtiyacı olabilir. Yardım veren, yardıma muhtaç olabilir. Özellikle pandemi sürecinde bu zikrettiğimiz olayların yaşandığını gördük ve biliyoruz. Mübarek Ramazan ayında yapılan ibadetlerin ve infakın sevabının daha fazla olduğunu biliyoruz. Müslümanların yaradılış gayeleri olan ibadet görevlerine sarılarak, yoğun bir şekilde kendilerini ibadete verdikleri bu Ramazan ayında gözü yaşlı hiçbir yoksul kalmasın, fakru zaruret içerisinde olan hiçbir fakir kalmasın. Dinen zengin olan her kardeşimiz imkanlarını seferber ederek, zekat ve fitrelerini ve de fidyelerini hesaplayarak tüm ihtiyaç sahibi olanlara gerekli desteği vermeleri önem arz etmektedir efendim. İyilik ve güzellik egemen oluncaya kadar infak etmek gerekir. Rabbim her türlü maddi ve manevi ibadetlerimizi kabul buyursun. Allah Teala’nın selamı, rahmeti ve bereketi üzerimize olsun. Rabbim bizleri her türlü afat ve beladan koruyarak muhafaza buyursun. Ramazan ayı bizlerden razı ve memnun olsun. Rabbim hakkımızda hayırlısı ne ise onları bizlere lütfeylesin. Yaptığımız yardımları ve yapacağımız yardımları ve tüm infak ibadetlerimizi en güzel bir şekilde kabul buyursun. Sağlıklı ve bereketli Ramazanlar diliyorum efendim.

İnfak ve Paylaşımın ve De Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmanın Zirve Yaptığı Ay: Ramazan Ayıdır.

İnfak kelimesi, Arapça’dan Türkçe’ye geçen elde edilen imkanların paylaşılması ve kendi elde ettiklerini başkalarının ihtiyaçlarının karşılanması için harcamak anlamına gelen masdardır. Terim anlamı ise; “Allah’ın hoşnutluğunu ve rızasını kazanmak gayesiyle kişinin kendi servetinden harcama yapması, ihtiyaç sahibi kişilere veya tüzel kişiliğe ayni ve nakdi yardımda bulunması” şeklinde tanımlanır. İnfak, Allah’ın kendisine lütfettiği zenginlikten başkalarını faydalandırarak istifadesine sunmasıdır. İnfak, insanın dünya malına karşı dengeli tavır takınmasını sağlamaktadır. Mal ve kazançlara tamah ederek hırslı olmayı ve biriktirip cimrilik yapmayı ve de hesapsızca tüketim çılgınlığını da ortadan kaldırarak engeller. İnfak, kişiyi aşırılıktan da korumaktadır. İnfak, olmayan kardeşine yardım etmesi ve olan kardeşine de izzeti ikramda bulunmasıdır. İşte böylelikle gerçek manasıyla mü’min iyiliğe ve gönül huzuruna erişmiş olur. Allah Teala, şöyle buyurur: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asala erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Al-i İmran,3/92). Yine bu konuyla ilgili olarak Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmaktadır: “Ey Ademoğlu! İnfak et ki, sana da infak edilsin!.” (Müslim, “Zekat”,11), “Kuşkusuz sadaka, Rabbin gazabını söndürür ve kötü şekilde ölmeyi önler.” (Tirmizi, “Zekat”,28). Zekatlar, fitreler, fidyeler, sadakalar, yardımlar, yardımlaşmalar ve izzeti ikramlar, Allah Teala’nın rızası için yapılan tüm infaklar ve paylaşımlar, malın bir bakıma manevi sigortası olur ve malın zayi olup helak olmasını engelleyerek korur. Helalden gelen helale harcanır ve haramdan gelen haram yerlere harcanır. Gerçek şu ki, Allah yolunda infak ederek harcama yapabilmek, büyüklüktür ve onurdur. Elbette bu şerefe her Müslüman ulaşabilmesi için çalışıp çabalaması önem arz etmektedir. İnfak, İslam’ın beş şartından birisi olan zekâtı ve isteğe bağlı olan her türlü yardım ve paylaşımı ifade eden genel bir kavramdır. İslam’a ve Müslümanlara yardım ve yarar sağlayan her harcama Allah yolunda infakın içerisinde değerlendirilmektedir. Öncelikle herkes kendi geçimini sağlamakla yükümlüdür. Herkes kendi ihtiyaçlarını çalışarak, alın teri dökerek temin etmesi gerekir. Çünkü “Kişi, elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir şey yememiştir.” (Buhari, “Büyu”,15). Bununla birlikte yardıma muhtaç olma ihtimali herkes için geçerli olan durumdur. Değerli okuyucularım! İmkanımız el verdiğince infakla ilgili olan bazı kavramları sizlere anlatmaya ve açıklamaya çalışacağım.

 

İSLAMIN BEŞ ŞARTINDAN BİRİ ZEKATTIR.

Sözlükte “Artma ve temizleme” anlamına geldiğini biliyoruz. Terim anlamı ise; “Allah Teala’nın hakkı olarak belirli mallardan ve kazançlardan hesaplanarak elde edilen, Kur’an-ı Kerim’in 9.suresi olan Tövbe Suresinin 60. ayeti kerimesinde belirtilen özellikteki kişilere verilen ve kişinin usul ve furu’undan başkasına verdiği verdiği mali bir ibadettir. Kitap, Sünnet, İcma-ı Ümmet ve Kıyas-ı Fukaha ile sabittir. Allah Teala, zikretmiş olduğumuz ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır: “Sadakalar (Zekat gelirleri) ancak ama ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri (İslam’a ısındırılıp) kazanılacak olanlar, azat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (Çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.” Zekat hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de namazla birlikte 80(Seksen) küsur yerde zikredilmektedir. Bu da bizlere gösteriyor ki, İslam’ın bu iki önemli şartının yerine getirilmesinde dikkatli olmalıyız. Temel ve asli ihtiyaçlarından başka ve borçlarından başka 80.18gr altına ve bunun değerinde artıcı olan (Nema) bir mala, mülke ve gelire sahip olan (Nisap miktarına) Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş, hür olanların üzerinden bir kamari yıl geçmesiyle birlikte yüzde iki buçuğunu, kırkta birini (1/40) hesaplayarak usul (Anne-baba, dede-nine) ve furu’undan (Çocuk ve torunlar) başka ve zenginlerden başka genel olarak ihtiyaç sahiplerine verdikleri malla gerçekleşen bir ibadettir Zekat. Zekata tabi mallar şunlardır: Altın ve gümüş, ticaret malları, hayvanlar, tarım ürünleri, madenler, sanayi sektörü ve gelirleri, rikaz, define, hisse senetleri, gelir getiren bina ve araçlar ve de maaş, ücret ve serbest meslek gelirleridir. Toprak ürünlerinde her hasatta ve mahsulde verilir, depo edilen 653 kg ve üzeri arpa ve buğday da ve pirinç gibi kabuğuyla birlikte depo edilmişse bunun iki katı (653x2=1306) esas alınır masraf yapılmışsa yirmide bir (1/20), masraf yapılmamışsa onda bir (1/10) oranında (Öşür) zekat vardır. Tarım ürünleri dışında altın, gümüş, para, hayvanlar ve ticaret mallarında zekat bir hicri, kameri yılın tamamlanmasıyla farz olur. Zekat, fakirle zengin arasında bir köprüdür. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik eder. Zenginle fakir arasında, anlayış ve hoşgörünün oluşmasına vesile olur. Zenginle fakir arasında oluşabilecek her türlü kötülüğü önleyerek, huzura, barışa ve esenliğe katkıda bulunur.

 

Sadaka, Allah Teala’nın rızasını kazanmak için, gönülden ve isteyerek veya dini bir görevi yerine getirmek için ihtiyaç sahiplerine yapılan yardımı ifade eden bir kavramdır. İnfak kavramında maddi yardım olduğu gibi manevi yardımda söz konusudur. Ramazan ayı, infak, paylaşım ve yardım konusunda çok önemli eşsiz bir zaman dilimidir.

 

FITIR SADAKASI(FİTRE) VE FİDYE

Halkımız arasında fitre diye bilinen sadaka-ı fıtır, insan olarak yaradılışımızın ve Ramazan ayına erişerek oruç tutarak, bayrama kavuşmanın şükrü olarak verilir, başımızın ve gözümüzün sadakasıdır. Dinen zengin, Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi-yukarıda zekat konusunda açıkladığımız kimselere-vermesi vacip olan sadakadır. (İbn Mace, “Zekat”,21). Kişi, kendinin ve bakmakla yükümlü olduklarının ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle sorumludur. Fitre, Ramazan Bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce verilebilir. İhtiyaç sahiplerinin ve fakirlerin bayramdan önce ihtiyaçlarını karşılamaları için bayramdan önce vermek daha faziletlidir. Fitrenin gayesi, bir fakirin içinde bulunduğu ve yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanarak bayramı doya doya yaşayarak sevince ortak olmasıdır. Bu yıl (2021M.,1442H.) bir fitre bedeli Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunca en az 28Türk Lirası olarak açıklanmıştır. Daha yüksek miktarını her mükellef kendi gelir durumuna göre takdir ederek verebilir. Kişi, dinen zengin sayılanlara, dede ve ninesine, anne ve babasına ve çocuklarına ve torunlarına fitre veremez. Zaten onlara bakmakla yükümlüdür, nafakalarını temin etmekle sorumludur. Fitreler bir fakire verilebileceği gibi birkaç fakire de verilebilir. Bir fitre eşittir bir fidyedir.

Fidye, bir kişiyi sıkıntılı ve zor durumdan kurtarmak için ödenen bedel anlamını ifade eder. Terim olarak, oruç ibadetinin yerine getirilememesi nedeniyle veya hac ibadeti esnasında işlenen bazı kusurların giderilmesi için ödenen maddi bedele denilir. İhtiyarlık ve tedavi ümidi olmayan hastalık nedeniyle, oruç tutamayan kimse, daha sonra oruçları kaza etme imkanı bulamazsa her oruç tutamadığı gün için bir fidye verir.

 

İNFAK YAPARKEN GÖZETİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR ŞUNLARDIR

İnfak ve yardım, sadece Allah Teala’nın rızası için ve gösterişten uzak yapılmalıdır. İnfakın yerini bulması ve gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşması için gerekli çalışmalar ve tepitler yapılmalıdır. İnfakı yapan kişi, onu alan kişinin onurunu zedeleyici davranışlardan uzak durmalıdır. Tabiri caizse, sağ elin verdiğini, sol eli görmemelidir, reklamdan ve başa kakmaktan uzak olmalıdır. Her ibadette olduğu gibi niyet gereklidir ve önemlidir, infakı hangi ibadet niyetiyle yaptığı ve niçin yaptığı konusu önem arz etmektedir efendim. Yapılan infakın kendi mülkünde olması ve ihtiyaç sahibine temlik etmesi, sahibi kılması ayrıca önemli olan konudur efendim. Elbette infak yapıldığı yere göre değerlendirilmektedir. İyi ve kötü infak şeklinde efendim. İnfak yapılırken infakın her boyutunun açık ve net olması önemlidir. Belirsizlik uygun değildir. Nafaka, hukukta daha çok, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanılan bir kavramdır.

 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Değerli okuyucularım! Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden ve bizleri en güzel bir şekilde yaratan ve bizlere sayılamayacak kadar rızıklar ve ni’metler veren ve de imkanlar bahşeden Allah Teala’ya şükretmek ve hamdetmek bizlerin yaradılış görevidir. İhsan edilen her ni’mete şükür kendi cinsindendir. Her şeyin zekatı vardır, bedenin zekatı da oruçtur buyuran Peygamber Efendimiz (S.A.V.), bu gerçeğe dikkatlerimizi çekmiştir. Asıl olan herkesin kendi ihtiyaçlarını sağlama konusunda gayret göstererek kendi geçimini gerçekleştirmesi olmakla beraber, dinimizde zekat vermek, veren el olmak ve hem kendine ve hem de başkalarına faydalı olmak teşvik edilmiştir efendim. Çalışmak, alın teri dökmek ve emek sahibi olmak çok ama çok önemlidir. Hazırcılıktan ziyade, üretmek ve gayret göstermek gerekir. İnsanoğluna ancak çalıştığının karşılığı vardır ve bu çalışmasının karşılığını elbet görecektir buyuran Allah Teala, bizlerin çalışması gerektiğini beyan ediyor efendim. Bununla birlikte ihtiyaç sahibi olmak ve fakir olmak ta vardır. Bazı zenginlerin elde etmiş oldukları imkanlarını kaybederek ihtiyaç sahibi oldukları da bilinen gerçeklerdendir. Dünyanın ve hayatın garantisi yoktur. Dün ihtiyacı olmayan bugün ihtiyacı olabilir. Yardım veren, yardıma muhtaç olabilir. Özellikle pandemi sürecinde bu zikrettiğimiz olayların yaşandığını gördük ve biliyoruz. Mübarek Ramazan ayında yapılan ibadetlerin ve infakın sevabının daha fazla olduğunu biliyoruz. Müslümanların yaradılış gayeleri olan ibadet görevlerine sarılarak, yoğun bir şekilde kendilerini ibadete verdikleri bu Ramazan ayında gözü yaşlı hiçbir yoksul kalmasın, fakru zaruret içerisinde olan hiçbir fakir kalmasın. Dinen zengin olan her kardeşimiz imkanlarını seferber ederek, zekat ve fitrelerini ve de fidyelerini hesaplayarak tüm ihtiyaç sahibi olanlara gerekli desteği vermeleri önem arz etmektedir efendim. İyilik ve güzellik egemen oluncaya kadar infak etmek gerekir. Rabbim her türlü maddi ve manevi ibadetlerimizi kabul buyursun. Allah Teala’nın selamı, rahmeti ve bereketi üzerimize olsun. Rabbim bizleri her türlü afat ve beladan koruyarak muhafaza buyursun. Ramazan ayı bizlerden razı ve memnun olsun. Rabbim hakkımızda hayırlısı ne ise onları bizlere lütfeylesin. Yaptığımız yardımları ve yapacağımız yardımları ve tüm infak ibadetlerimizi en güzel bir şekilde kabul buyursun. Sağlıklı ve bereketli Ramazanlar diliyorum efendim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.